Parkinson Hastalığının Erken Teşhisi Köpeklerle Mümkün Olabilir
Parkinson hastalığının erken teşhisi, dünya genelinde büyük bir tıbbi zorluk oluşturuyor. Ancak yapılan yeni bir araştırma, bu hastalığın kokusunun, özel olarak eğitilmiş köpekler tarafından tespit edilebileceğini ortaya koydu.
Bumper adında bir golden retriever ve Peanut adında siyah bir Labrador retriever, Parkinson hastalığının kendine özgü bir kokusu olduğunu ve bu kokunun, hastalık semptomları başlamadan çok önce tespit edilebileceğini kanıtladı. Araştırmaya göre, Parkinson hastalığı olan bireylerin ciltlerinden salgılanan yağlı bir madde olan sebum, hastalığın kokusal izlerini taşıyor. Bumper ve Peanut, bu izleri koklama yetenekleriyle ayırt edebilecek şekilde eğitildi. Köpeklerin eğitimi yaklaşık bir yıl sürdü ve bu süreç boyunca 205 farklı sebum örneği üzerinde çalıştılar. Eğitim sonunda, her iki köpek de Parkinson hastalığı olan bireylerden alınan örnekler ile sağlıklı bireylerden alınan örnekleri ayırt edebilmeyi başardı.
Deneyin sonunda, Peanut’ın Parkinson hastalığı olan 40 örneğin %80’ini doğru şekilde tespit ettiği ortaya çıktı. Bumper ise örneklerin %70’inde doğru tespit yaptı ve sağlıklı örneklerin %90’ında hastalığın olmadığını doğru bir şekilde belirledi. Araştırma yazarları, bu oranların rastlantısal tahminlerin çok üzerinde olduğunu belirtiyor. Örneğin, mesane kanseri gibi hastalıkları tespit etme oranı %41 civarındayken, bu köpeklerin başarı oranı oldukça dikkat çekici.
Çalışmanın başyazarı Claire Guest, Parkinson hastalığı için henüz erken teşhis koymaya yarayan bir test bulunmadığını vurguluyor. “Parkinson hastalığının belirtileri, hastalık ortaya çıkmadan 20 yıl önce bile başlamış olabilir. Zamanında bir teşhis, tedaviye erken başlanmasını sağlayarak hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir ve semptomların şiddetini azaltabilir” diyen Guest, bu yeni yöntemle erken teşhis olanaklarının artabileceğini ifade etti. Ayrıca, “Köpekler hastalıkları yüksek doğrulukla tespit edebiliyor ve bu bir kez daha kanıtlandı” şeklinde konuştu.
Ancak, bu başarı her köpek için geçerli değil. Başlangıçta eğitime alınan 10 köpekten sadece 5’i potansiyel yetenekler gösterdi. Bu beş köpekten üçü eğitimi tamamlayamayarak testlere katılamadı. Sadece Bumper ve Peanut başarılı bir şekilde eğitimi tamamlayarak final testlerine girebildi. Bu durum, her köpeğin aynı başarıyı gösteremeyeceğini gösteriyor.
Araştırmacılar, köpeklerin doğrudan bir teşhis aracı olarak kullanılmasını beklemediklerini, ancak uygun yöntemlerle geliştirilerek klinik ortamlarda kullanılabilecek tarama ve doğrulama süreçlerine yardımcı olabileceklerini belirtiyor. Özellikle teşhisi zor vakalarda bu tür testlerin büyük fayda sağlayabileceği vurgulanıyor.
Bu bulgular, Parkinson hastalığı gibi karmaşık hastalıkların erken teşhisinde yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. Araştırma, Journal of Parkinson’s Disease dergisinde yayımlandı.